tiksindirici bir sığlığa kendimi kilitlemenin dayanılmaz ve konforlu iki boyutluluğu nasıl sıcak nasıl pofur sarmaladı ki beni..
nasıl
öyle
tuhaf, edat kullanmayı bırakalı epeyce oldu. sakarlığı bile bir kenara bıraktım, cümleleri devirmiyorum.
herşey yerli yerinde
konuşmama başka diller soktum, çocuk şarkılarını bilmediğim dillerin kelimleri ile konuştum
büyüdüm
sandım
içimi sığ ve büsbütün balçıksı bir gölete evirdim
içim evrildi
ay içim evrildi
şimdi öyle bir an geldi
iki laf edesim
japonları çağırasım, içimi paklatasım, dipten çıkan bizans altınlarını da japonlara veresim geldi..
bizanslılarda adetti, altınlar sığ sulara atıldı
başka bir deyişle yüzlerce yıllık imparatorluk gerizekalılar tarafından kurulmuş ve sürdürülmüştü
fakat bu başka bir günün konusu, ırzına geçmeyeyim.
adaların kıta sahanlığı olmaz demiş turgut özal
kıta sahanlığının tanımına bakıyorsun 'adaların' diye başlıyor
devlet kültürümüz tuhaf
bütünüyle fizik kurallarına ve kısmen eşyanın tabiatına aykırı
halkımızsa resmen gerizekalı
ama ben bundan bahsetmeyecektim..
ne diyecektim
hah
kendimi
derinleştiremedim.
sığ komplekslere hapsettim
ne bileyim
biraz normal olasım geldi
bağırmak zor geldi
avcılık sıktı belki..
neyse
geçti sanki
onu haber vereyim dedim
ben bir ada değilim
fakat adaların kıta sahalığı vardır ve temel tanımlara göre egenin %97 si yunanlılarındır..
fakat
hem de kocaman bir fakat
denizlerin sahibi olması saçmadır, temel tanımlar ise boş lakırdılardır.
yüzmeye gidelim mi?
Ozcadısı
Occam'ın Usturası