11 Eylül 2012 Salı

nikaragua

ahkam kesmeye bayıldım evel ezel ama bir süre yazmaya ara vermem gerekiyor. ruhum ayan beyan ortalıklara döküldü.. acımasızlıkla çevrelendim, görünür olma zamanı değil maalesef. velhasıl uzunca bir ara veriyorum.. siz o arada taparcasına sevdiğim pullock a bakın biraz..



tanrı varsa ve birgün bizi kurtaracaksa hepimizi kurtaracak,

hepimizi...

ozcadısı

fida film arası

28 Haziran 2012 Perşembe

fade to black



biz güneyliler günü böyle idrak ediyoruz, kimse alınmasın.


her günün doguracak 3 kendime yetiyorum telkinine ihtiyacı var ve bu ihtiyac nedense en basit yoldan bedensel olarak gideriliyor.


ve gün sıcak.. hep sıcak kusucam sıcaktan, sıcak basit, çok avam ve yapışkan. sevmiyorum.


aslında sevdiğim çok fazla şey yok.. ne adam ne şarkı ne yemek ne film..


ısrarla hiçbirşeyi hiçkimseyi en sevdiğim yapamadım.. 


olmadı


ama bu başka bir günün depresyonu.. sonra geleceğim..


şimdi hepimiz bi an twitter oynaşlarımızdan kafamızı kaldırsak ve başımızı göğe evirsek gözler kapalı..


az tene değse güneş..


ışık..


yok olmaz


olamıyor


gunlerini ne tür bir kaltak olduğunu anlamaya calışarak geçiriyorsun 


ah nasıl hoyratsın kendine.. ölmeye çalışıyor şuuraltın.. seviyor can çekişmeyi..


evreni yiyor, yutuyor, sindiremiyorsun.. o nasıl çirkin bir kusmuk.. ah o nasıl...


hayat kolay değil ama spontan..


efor değil kurban istiyor..


zaman kurban istiyor


çok güçlü, karşı koyamıyorsun..


neyse umutsuzluk yok.. 


yok umutsuzluk.. 


bir dur..




tamam durdum.. 


şimdi kendime bakıyorum, bir triom var onlarla sevişiyorum.. zaman, inanç, aşk


hepsi kısır.. bana çocuk vermiyorlar..


çocukken kendi kendime sevgililer yaratır elimle öpüşürdüm onlar yerine.. bildiğin french kiss elimin sırtıyla... 


ve değişen birşey yok..


saçın hep topluysa neden uzun ki saçların.. elin makasa sık gidiyor biliyorum kadın


erkeğe dönesin, dunyayı beceresin geliyor, saç kesmeyle olsaydı.. 


duvar olmalı.. 


ağsız basit net sert


ama biz guneyli kadınlar kendimizi ağlarla sarmalasak da çok basitiz aslında..


çocuk doğurabileceğimiz guzel adamlar, onlarla ayak bileklerine kadar denizde anılar istiyoruz sadece..


ama kimi deniz sevmiyor kimi çocuk


gün bitiyor  guneyde ve ayak bileklerimdeki beton sertleşmeye başladı..


imha yakın..


biraz gunes degseydi tene, biraz ışık olsaydı....


Yok


halbu ki güney güneşli bilinir..


değil


Ozcadısı


temmuz











9 Haziran 2012 Cumartesi

gittt!

sakinim dedim, günlerimi varlığından emin olmadığım bir adamı düşleyip tek elimle gezintiler yaparak geçiriyorum.


saçmalama dedi güçlü kadın olmakla ilgili beylik laflar zırvaladı..


rahat nasıl uyursun bu kendine saygısızlık güzelim dedi.. verdiği girl power mesajlarının en kabadayısı 1/10 spice girls gücündeydi. yakın arkadaşların çokça saçmalamasına verdim.. 


bir kaç saniye sustum




bak dedim ben her sabah karar almaktan ve her öğleden sonra aldığım kararı unutmaktan bıktım. karışma, yorum yapma.. ben senin taparcasına sevdiğin insan azmanına birşey diyor muyum? ki umarım yatakya iyidir zira görünen hiç bir ışıltısı yok garibin..


hemen içerledi..


bak dedim kasma baktın ki gerildin, derhal iskoçyalıya..


christopher lambert mı dedi castını mıncırdığım


yok dedim, scotch şişesinde balık olsam diyorum..


ay bi de alkol mü dedi


ağzının ortasına hızla sokuversem topuğumu öyle rahatlayacağım ki..


halbuki alkol glukoz kadar doğal, ben senin nutelllaaaaaahhhhh!! krizlerine kızıyor muyum?


ki sevmem


organik bileşiklerdir neticede muhteviyat!


metanol etanol propanol bütanol


21 yaşa da 9 yıl eklemişim


sana ne büyükanne dedim..


küstü bana..




ahh yetmiyor tanrılaaaaar! 


yetmiyor


kafa dengi diye birşey var


bu sktiğimin kafası dengini bulamıyor..


ölesiye yalnızım..


aşık oldum anlamazlar diye anlatamadım ya kimseye...


düzenli yatağa girecek orta zekalı bir adamı bulan her kadın ilişki eksperi oluveriyor ya..


ah ben ki kaç büyük aşkı gözümü kırpmadan gömmüşüm..


severek ayrılmışım, bir damla gözyaşı dökmemişim hiçbir adama!


sen kısa pantolonluyken diyesim geliyor.. 


neyse...


sıkılır gider birazdan...






oz cadısı
anne yarısı

18 Mayıs 2012 Cuma

yerçekimi ihmal edilebilir

iş bu yazı gecenin bu saatinde safari gibi saçma bir likör ile sarhoş olmamı engelleyerek kahramanım olan kardeşler kuruyemiş ten recep abiye adanmıştır. 


(jack, ah jack, kokuna kavuştuğuma inanamıyorum)




enstantane;
kadın dikdörtgen salonu ortalayan köşeli kanepenin dik açısına yaslanmış tuşlara dokunuyor, tuşlar orta kare sehpanın üzerinde. 
Sehpada bir ilaç kutusu (dolu merak etme), 3 kumanda (hmm akıllı ev), yırtık sayfaları olan bir defter, acık içindekileri kusmaya meyilli bir cüzdan, britanya şeklinde bardak altlıkları, bir adet tampon, sanatın yeni tarihi kitabı, 3 tane bitik mum, sigaralar küller izmaritler ve boyalar, yanında iki sherlock holmes kitabı


'well, if that's all you have against him' cried  Mc Ginty with a laugh 'you can save yourself a deal of trouble by dropping it right now.'


Kadın yazıyor
sarhos
kalabalık
çoooook yalnız
ama yazıyor, kendisi çok sarhoşken bile çok mantıklı cümleler kurabilmesi ile ünlü..


annesini özlüyor, annesine katlanamıyor


arkadaşlarını özlüyor, hiçbirine tahammulu yok


sevdiğini özlüyor, aslında var olmadığını hatırlıyor






bir şarkı mırıldanıyor sonunu getiremiyor.. 





az önce mikrop pabuçlarını (bilen bilir) duvarlara fırlattı.


kafasının içi radyo gibi, küçük adamlar piyes halinde, hepsi farklı bir senaryo oynuyor, hiçbirinin sonu iyi bitmiyor


sağ ayağını altına alıyor parmaklarını ovuyor.


yorgun


öyle çok sevmek istedi ki


olmuyor müsade etmiyorlar 


hepsinin ruhu sex işçisi


kadın soyunuyor, onlar oynuyorlar


ah ne çok acı var
ne çok


ağlayarak karar veriyor


özgürlüğünü geri aldıracak haberi açık pencereden rüzgara emanet ediyor,


kötü haberlere yerçekimi işlemiyor


hikaye yazmaya karar veriyor


maupassant mı cehov mu diyor..


çehovda karar kılıyor..


köşeye oturuyor, yazmaya başlıyor


Ozcadisi


mayıs sıkıntısı

16 Mayıs 2012 Çarşamba

yeşil

bi ağaç çizdim. 
altına çimler karaladım.
durdum biraz uzaklaştım başımı sağa eğdim
ağacın birkaç dalını sildim
sağ elimin serçeli yanıyla silgi parçalarını def ettim
yere düştü silgiyle ölen dallar
yerlerine daha göğe doğru dallar çizdim


çimenliğimiz ve ağacımız içime sindi sevgilim


seni çizdim
yere serdiğim beyaz şalıma uzandın 
göğe baktın kollarını başının arkasına topladın
ah kralım
ne güzeldin


rüzgar vardı biraz 
saçların çimlerle beraber salınmaya başladı
sol elin beni aradı


kendimi nereye çizeceğimi düşünmeye başladım






kasıklarında başımı gögsümde elini istedim
seninle, senin olmak istedim
çimlerle salınsın içim istedim
konuşmadan saatlerce






yok yok o açı iyi değil






gögsün olsa?
gögsün yanağımla karışsa, kokun tenime işlese
bir elin gövdemi kavrasa diğeri elimi tutsa
bana bir şiir okusan 
ben sana kul olsam
tanrım!
öyle güzeldin ki


yok yok gölgeler hakim olur resme 
kapkaranlık ortada ikimiz
kutuplu olamayız
denge gerek
dengesiziz
dengesizim
denge sensin 
ben sensizim




ah bebeğim öyle güzel yatıyordun ki 
ve bana öyle yer yoktu ki bu guzellikte


kalemi elime aldım 


agacın arkasında bir gölge çizdim kendime, bir kovuk..


belli belirsiz


ve sen


öyle güzel yatıyordun ki boyayamadı elim
renkler ışığına kifayetsiz








sonunda




sen siyah beyaz 
ben saklı


ilk ve tek resmimiz duvarımda asılı..


başucumda


sevgilim, kralım, bebeğim, tanrım
öyle güzel yatıyorsun ki...


bir çizik daha  atmaya kıyamıyorum




şal mı? 
sende kalsın


gölgeye düştüğümden beri pek üşümüyorum


oz cadisi
katran karası

20 Nisan 2012 Cuma

prometheus

 kendisi tanrı değil titandır. 

kendisi ile tanışmam 12 yaşında gerçekleşmiştir ve 15 e kadar kendisine platonik olarak aşık olarak geçirdiğim bir dönemim olmuştur.

iyi biridir.

babası (bir dönem müstakbel kayın pederimdi kendisi) Iapetus tur. biraderleri Atlas, Epimetheus ve Menoetius dur. Asya (veya klimen) ile halvetinden doğmuştur bu biraderler komple.

prometheus (promete diyoruz biz aslında) insanların yaratıcısıdır. Humanizmin simgesidir. Insanları yaratmıştır, bakmıştır insanlar üşüyor, olimpostan ateşi çalıp insanlara vermiştir bu salak sevgilim benim ve ceza olarak kafkas dağlarına zincirlenmiştir. 

neyse buraya daha sonra geleceğiz.
Zeus piçi, gerçi piç demeyeyim babasını biliyoruz kronos.. ama anaya babaya saygıyı bilmeyen o cibilliyetsiz gerizekalı penisinin dogrusunda giden dünyada becermedik kadın bırakmayan, gerek türk aile yapısına gerekse de çocukların sağlıklı gelişimine  zararlarından dolayı burada yazamadığım eylemlerin öznesi o nymphoman ın karşısında ölümlülerin kahramanı bir can, bir canan, bir şimal yıldızıdır, bir kendini bizim için feda eden yurdumun cefakar anasıdır hatta, aşkım benim lan...

bir zeusu mat edişi var ki sunağa lezzetli eti iğrenç bir midenin içine ,  kemikleri mis gibi eti sarar gibi yağlara sararak sunmuştur. zeus denyosu güzel paketi ve kemikleri seçmiştir salak. böylece tanrılara kurban kesilince löp etleri insanlar yer yağları kemikleri zeus öyle seçti diye tanrılara adarlar, hep bizim beslenmemizi büyümemizi kırmızı yanaklı topaçlar olmamızı istemiştir cici prometeusum benim, erkeğimmm. nasıl ideal bir baba! nasıl ideal bir baba anlatamam!
Zeus tabi olympos mahallesinin kabadayısı mafyöz bir g*toğlanı olduğu için ateşi insanlardan saklar. yok der size ateş. düşünsene ya et var yağını sinirini kemiğini zeusa gazlamışsın, pişirecek ateş yok! kebap? yok sana kebap anca kurutup carpaccio yaparsın onu da ben sevmem.
sevdiceğim prometheus  olympostan ateşi araklar bizimkilere getir bir kebap efenim rakı, haydari, ezme, muhammara, pilaki, sarma yanda mangal bi sofra kurulur, sohbet muhabbet gırla gider..

hayatımın anlamının ateşi çalış anı şöyle tasvir edilir;
offf kurban olurummmm olympostan inişine...
sinirlenen zeus hepastiosa 4 rüzgardan bir baş belası yaptırır erkelerin başına sarmaya ( ilk erkekler vardır henüz kadın yoktur yeryüzünde) bu belanın adı pandoradır, yaratılan ilk kadındır kendisi, erkeklerin beynini mikmek için yapılmıştır.(mik cegır) yani canlar, biz hep pandoranın kutusunu konuşuyoruz ya, aslonan kutusu değil, pandoranın kukusudur. 


(not:pandora tüm armağanlar demektir, ne arasan vardır pandorada, yılan gibi manitadır ama huyu pis hatunun)
Zeus iti bununla da kalmaz benim gönül adamı bebeğimi kafkas dağlarına zincirler. hergün bir kartal gelir karaciğerinden bir parça yer bebeğimin. ölümsüzdür ama acıyı hisseder, hergün yarası iyileşir, ertesigün yeniden... 

bakın nasıl da masum ve çaresiz:(((

ama yine güzel ama yine hoş yine vakur...

bu hadise yıllar sonra zeusun oğlu herkül (IQsu 80 civarındadır kendisinin sıcaktan bunalıp ok atarak güneşi söndirmeye çalışacak kadar maldır) onu zincirlerinden kurtarana kadar.

hayır anlamadığım, zeus sen tanrı değil misin? ateşi geri al insanlar vejeteryan olsun bitsin iş.. benim aslanıma neden kıyıyorsun be adam?

benim prometheusu neden bu kadar sevdiğime destek olarak karl marx onun için insanlığın en büyük azizi demiştir.
direnişin, sosyalizmin ve komünizmin simgesidir.

prometheus kahramandır. kafa tutandır..

Ece prometheusa aşıktır çünkü prometheus hem erkeğin aslında yumuşak fedakar kahraman tarafını taşır omzunda hem de kadının yaratılışının yegane vesilesidir.

evet kızlar..
sıra sizde. 4 rüzgardan yapıldık yavrular biz. tehlikeliyiz ve bunların kökünü kurutmaya geldik aslında ama nasıl böyle anaç ve edilgen tavuklara dönüştük bilmiyorum.

ben kökenimi biliyorum siz de bilin ona göre asabımı bozmayın..

bıyıklı gezmeyin, manikürü pedikürü ihmal etmeyin.. ayagınıza converse geçirip oğlan çocuğu gibi gezmeyeyin.. kadın olun asabımı bozmayın.

ve unutmayın erkek neslinin sonu pandoranın yani bizim kutumuzda..

sizi bilmiyorum, ben kutuma gideceğim..

Oz cadisi
prometheusun müstakbel karısı