iş bu yazı gecenin bu saatinde safari gibi saçma bir likör ile sarhoş olmamı engelleyerek kahramanım olan kardeşler kuruyemiş ten recep abiye adanmıştır.
(jack, ah jack, kokuna kavuştuğuma inanamıyorum)
enstantane;
kadın dikdörtgen salonu ortalayan köşeli kanepenin dik açısına yaslanmış tuşlara dokunuyor, tuşlar orta kare sehpanın üzerinde.
Sehpada bir ilaç kutusu (dolu merak etme), 3 kumanda (hmm akıllı ev), yırtık sayfaları olan bir defter, acık içindekileri kusmaya meyilli bir cüzdan, britanya şeklinde bardak altlıkları, bir adet tampon, sanatın yeni tarihi kitabı, 3 tane bitik mum, sigaralar küller izmaritler ve boyalar, yanında iki sherlock holmes kitabı
'well, if that's all you have against him' cried Mc Ginty with a laugh 'you can save yourself a deal of trouble by dropping it right now.'
Kadın yazıyor
sarhos
kalabalık
çoooook yalnız
ama yazıyor, kendisi çok sarhoşken bile çok mantıklı cümleler kurabilmesi ile ünlü..
annesini özlüyor, annesine katlanamıyor
arkadaşlarını özlüyor, hiçbirine tahammulu yok
sevdiğini özlüyor, aslında var olmadığını hatırlıyor
bir şarkı mırıldanıyor sonunu getiremiyor..
az önce mikrop pabuçlarını (bilen bilir) duvarlara fırlattı.
kafasının içi radyo gibi, küçük adamlar piyes halinde, hepsi farklı bir senaryo oynuyor, hiçbirinin sonu iyi bitmiyor
sağ ayağını altına alıyor parmaklarını ovuyor.
yorgun
öyle çok sevmek istedi ki
olmuyor müsade etmiyorlar
hepsinin ruhu sex işçisi
kadın soyunuyor, onlar oynuyorlar
ah ne çok acı var
ne çok
ağlayarak karar veriyor
özgürlüğünü geri aldıracak haberi açık pencereden rüzgara emanet ediyor,
kötü haberlere yerçekimi işlemiyor
hikaye yazmaya karar veriyor
maupassant mı cehov mu diyor..
çehovda karar kılıyor..
köşeye oturuyor, yazmaya başlıyor
Ozcadisi
mayıs sıkıntısı
kendini zeki sanan bir kadının ruhsal disseksiyonudur. korkulacak birşey yok..
18 Mayıs 2012 Cuma
16 Mayıs 2012 Çarşamba
yeşil
bi ağaç çizdim.
altına çimler karaladım.
durdum biraz uzaklaştım başımı sağa eğdim
ağacın birkaç dalını sildim
sağ elimin serçeli yanıyla silgi parçalarını def ettim
yere düştü silgiyle ölen dallar
yerlerine daha göğe doğru dallar çizdim
çimenliğimiz ve ağacımız içime sindi sevgilim
seni çizdim
yere serdiğim beyaz şalıma uzandın
göğe baktın kollarını başının arkasına topladın
ah kralım
ne güzeldin
rüzgar vardı biraz
saçların çimlerle beraber salınmaya başladı
sol elin beni aradı
kendimi nereye çizeceğimi düşünmeye başladım
kasıklarında başımı gögsümde elini istedim
seninle, senin olmak istedim
çimlerle salınsın içim istedim
konuşmadan saatlerce
yok yok o açı iyi değil
gögsün olsa?
gögsün yanağımla karışsa, kokun tenime işlese
bir elin gövdemi kavrasa diğeri elimi tutsa
bana bir şiir okusan
ben sana kul olsam
tanrım!
öyle güzeldin ki
yok yok gölgeler hakim olur resme
kapkaranlık ortada ikimiz
kutuplu olamayız
denge gerek
dengesiziz
dengesizim
denge sensin
ben sensizim
ah bebeğim öyle güzel yatıyordun ki
ve bana öyle yer yoktu ki bu guzellikte
kalemi elime aldım
agacın arkasında bir gölge çizdim kendime, bir kovuk..
belli belirsiz
ve sen
öyle güzel yatıyordun ki boyayamadı elim
renkler ışığına kifayetsiz
sonunda
sen siyah beyaz
ben saklı
ilk ve tek resmimiz duvarımda asılı..
başucumda
sevgilim, kralım, bebeğim, tanrım
öyle güzel yatıyorsun ki...
bir çizik daha atmaya kıyamıyorum
şal mı?
sende kalsın
gölgeye düştüğümden beri pek üşümüyorum
oz cadisi
katran karası
altına çimler karaladım.
durdum biraz uzaklaştım başımı sağa eğdim
ağacın birkaç dalını sildim
sağ elimin serçeli yanıyla silgi parçalarını def ettim
yere düştü silgiyle ölen dallar
yerlerine daha göğe doğru dallar çizdim
çimenliğimiz ve ağacımız içime sindi sevgilim
seni çizdim
yere serdiğim beyaz şalıma uzandın
göğe baktın kollarını başının arkasına topladın
ah kralım
ne güzeldin
rüzgar vardı biraz
saçların çimlerle beraber salınmaya başladı
sol elin beni aradı
kendimi nereye çizeceğimi düşünmeye başladım
kasıklarında başımı gögsümde elini istedim
seninle, senin olmak istedim
çimlerle salınsın içim istedim
konuşmadan saatlerce
yok yok o açı iyi değil
gögsün olsa?
gögsün yanağımla karışsa, kokun tenime işlese
bir elin gövdemi kavrasa diğeri elimi tutsa
bana bir şiir okusan
ben sana kul olsam
tanrım!
öyle güzeldin ki
yok yok gölgeler hakim olur resme
kapkaranlık ortada ikimiz
kutuplu olamayız
denge gerek
dengesiziz
dengesizim
denge sensin
ben sensizim
ah bebeğim öyle güzel yatıyordun ki
ve bana öyle yer yoktu ki bu guzellikte
kalemi elime aldım
agacın arkasında bir gölge çizdim kendime, bir kovuk..
belli belirsiz
ve sen
öyle güzel yatıyordun ki boyayamadı elim
renkler ışığına kifayetsiz
sonunda
sen siyah beyaz
ben saklı
ilk ve tek resmimiz duvarımda asılı..
başucumda
sevgilim, kralım, bebeğim, tanrım
öyle güzel yatıyorsun ki...
bir çizik daha atmaya kıyamıyorum
şal mı?
sende kalsın
gölgeye düştüğümden beri pek üşümüyorum
oz cadisi
katran karası
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)