16 Eylül 2017 Cumartesi

4 Mart 2015 Çarşamba

kendi neminle

Bir katre de olsa kedi gıdısı almaz mıydınız?
belki içinize küçük ve kaçak bir sevinç verirdi, hemen yok olsa da iyi gelirdi, kovalamaya üşenir ardından müşvik bakardınız



nicedir nereye koştuğumu merak ediyorum.

bir sigara molasında parlak iskandinav dostumun koşmaktan bıktım diyerek kaymaklı kariyerini ardında bıraktığından beri cevabını arıyorum.

cevap biraz ekşi, kokusunu seçemiyorum, acı olsaydı bulurdum, acı kokusuna koşa koşa gitmeyi beceriyorum, bunu ayıramıyorum.

ki beni en çok ekşi lezzet cezbeder, 

ağzımın sulanmasını seviyorum, kendim su yaratmışım hücrelerimin minik karanlık odalarında sanıyorum, seviniyorum.

ben koşuyorum

beynim burnumdan akarcasına koşuyorum

duramıyorum

durunca düşer kalırım diye

durmuyorum, dinlenemiyorum, acıyor bacaklarım

çok yoruldum

bir dursam da şu kediyi alsam elime diyorum. 

belki gıdıısından çaldığım sevinç kaçıyor da onu kovalıyorum

bilmiyorum

laktik asitten bayık bacaklarıma limon sıkıyorum

tadı kurtuluyor, ağzım sulanıyor

kendi suyumu içip soluklanıyorum

4 Ocak 2014 Cumartesi

eg/cenin %97 si




ben içimi derinleştiremedim.

tiksindirici bir sığlığa kendimi kilitlemenin dayanılmaz ve konforlu iki boyutluluğu nasıl sıcak nasıl pofur sarmaladı ki beni..

nasıl

öyle

tuhaf, edat kullanmayı bırakalı epeyce oldu. sakarlığı bile bir kenara bıraktım, cümleleri devirmiyorum.

herşey yerli yerinde

konuşmama başka diller soktum, çocuk şarkılarını bilmediğim dillerin kelimleri ile konuştum

büyüdüm

sandım

içimi sığ ve büsbütün balçıksı bir gölete evirdim

içim evrildi

ay içim evrildi

şimdi öyle bir an geldi

iki laf edesim

japonları çağırasım, içimi paklatasım, dipten çıkan bizans altınlarını da japonlara veresim geldi..

bizanslılarda adetti, altınlar sığ sulara atıldı

başka bir deyişle yüzlerce yıllık imparatorluk gerizekalılar tarafından kurulmuş ve sürdürülmüştü

fakat bu başka bir günün konusu, ırzına geçmeyeyim.

adaların kıta sahanlığı olmaz demiş turgut özal

kıta sahanlığının tanımına bakıyorsun 'adaların' diye başlıyor

devlet kültürümüz tuhaf

bütünüyle fizik kurallarına ve kısmen eşyanın tabiatına aykırı

halkımızsa resmen gerizekalı

ama ben bundan bahsetmeyecektim..


ne diyecektim

hah

kendimi

derinleştiremedim.

sığ komplekslere hapsettim

ne bileyim

biraz normal olasım geldi

bağırmak zor geldi

avcılık sıktı belki..

neyse 

geçti sanki
onu haber vereyim dedim

ben bir ada değilim

fakat adaların kıta sahalığı vardır ve temel tanımlara göre egenin %97 si yunanlılarındır..

fakat

hem de kocaman bir fakat

denizlerin sahibi olması saçmadır, temel tanımlar ise boş lakırdılardır.

yüzmeye gidelim mi?



Ozcadısı

Occam'ın Usturası

11 Eylül 2012 Salı

nikaragua

ahkam kesmeye bayıldım evel ezel ama bir süre yazmaya ara vermem gerekiyor. ruhum ayan beyan ortalıklara döküldü.. acımasızlıkla çevrelendim, görünür olma zamanı değil maalesef. velhasıl uzunca bir ara veriyorum.. siz o arada taparcasına sevdiğim pullock a bakın biraz..



tanrı varsa ve birgün bizi kurtaracaksa hepimizi kurtaracak,

hepimizi...

ozcadısı

fida film arası

28 Haziran 2012 Perşembe

fade to black



biz güneyliler günü böyle idrak ediyoruz, kimse alınmasın.


her günün doguracak 3 kendime yetiyorum telkinine ihtiyacı var ve bu ihtiyac nedense en basit yoldan bedensel olarak gideriliyor.


ve gün sıcak.. hep sıcak kusucam sıcaktan, sıcak basit, çok avam ve yapışkan. sevmiyorum.


aslında sevdiğim çok fazla şey yok.. ne adam ne şarkı ne yemek ne film..


ısrarla hiçbirşeyi hiçkimseyi en sevdiğim yapamadım.. 


olmadı


ama bu başka bir günün depresyonu.. sonra geleceğim..


şimdi hepimiz bi an twitter oynaşlarımızdan kafamızı kaldırsak ve başımızı göğe evirsek gözler kapalı..


az tene değse güneş..


ışık..


yok olmaz


olamıyor


gunlerini ne tür bir kaltak olduğunu anlamaya calışarak geçiriyorsun 


ah nasıl hoyratsın kendine.. ölmeye çalışıyor şuuraltın.. seviyor can çekişmeyi..


evreni yiyor, yutuyor, sindiremiyorsun.. o nasıl çirkin bir kusmuk.. ah o nasıl...


hayat kolay değil ama spontan..


efor değil kurban istiyor..


zaman kurban istiyor


çok güçlü, karşı koyamıyorsun..


neyse umutsuzluk yok.. 


yok umutsuzluk.. 


bir dur..




tamam durdum.. 


şimdi kendime bakıyorum, bir triom var onlarla sevişiyorum.. zaman, inanç, aşk


hepsi kısır.. bana çocuk vermiyorlar..


çocukken kendi kendime sevgililer yaratır elimle öpüşürdüm onlar yerine.. bildiğin french kiss elimin sırtıyla... 


ve değişen birşey yok..


saçın hep topluysa neden uzun ki saçların.. elin makasa sık gidiyor biliyorum kadın


erkeğe dönesin, dunyayı beceresin geliyor, saç kesmeyle olsaydı.. 


duvar olmalı.. 


ağsız basit net sert


ama biz guneyli kadınlar kendimizi ağlarla sarmalasak da çok basitiz aslında..


çocuk doğurabileceğimiz guzel adamlar, onlarla ayak bileklerine kadar denizde anılar istiyoruz sadece..


ama kimi deniz sevmiyor kimi çocuk


gün bitiyor  guneyde ve ayak bileklerimdeki beton sertleşmeye başladı..


imha yakın..


biraz gunes degseydi tene, biraz ışık olsaydı....


Yok


halbu ki güney güneşli bilinir..


değil


Ozcadısı


temmuz











9 Haziran 2012 Cumartesi

gittt!

sakinim dedim, günlerimi varlığından emin olmadığım bir adamı düşleyip tek elimle gezintiler yaparak geçiriyorum.


saçmalama dedi güçlü kadın olmakla ilgili beylik laflar zırvaladı..


rahat nasıl uyursun bu kendine saygısızlık güzelim dedi.. verdiği girl power mesajlarının en kabadayısı 1/10 spice girls gücündeydi. yakın arkadaşların çokça saçmalamasına verdim.. 


bir kaç saniye sustum




bak dedim ben her sabah karar almaktan ve her öğleden sonra aldığım kararı unutmaktan bıktım. karışma, yorum yapma.. ben senin taparcasına sevdiğin insan azmanına birşey diyor muyum? ki umarım yatakya iyidir zira görünen hiç bir ışıltısı yok garibin..


hemen içerledi..


bak dedim kasma baktın ki gerildin, derhal iskoçyalıya..


christopher lambert mı dedi castını mıncırdığım


yok dedim, scotch şişesinde balık olsam diyorum..


ay bi de alkol mü dedi


ağzının ortasına hızla sokuversem topuğumu öyle rahatlayacağım ki..


halbuki alkol glukoz kadar doğal, ben senin nutelllaaaaaahhhhh!! krizlerine kızıyor muyum?


ki sevmem


organik bileşiklerdir neticede muhteviyat!


metanol etanol propanol bütanol


21 yaşa da 9 yıl eklemişim


sana ne büyükanne dedim..


küstü bana..




ahh yetmiyor tanrılaaaaar! 


yetmiyor


kafa dengi diye birşey var


bu sktiğimin kafası dengini bulamıyor..


ölesiye yalnızım..


aşık oldum anlamazlar diye anlatamadım ya kimseye...


düzenli yatağa girecek orta zekalı bir adamı bulan her kadın ilişki eksperi oluveriyor ya..


ah ben ki kaç büyük aşkı gözümü kırpmadan gömmüşüm..


severek ayrılmışım, bir damla gözyaşı dökmemişim hiçbir adama!


sen kısa pantolonluyken diyesim geliyor.. 


neyse...


sıkılır gider birazdan...






oz cadısı
anne yarısı

18 Mayıs 2012 Cuma

yerçekimi ihmal edilebilir

iş bu yazı gecenin bu saatinde safari gibi saçma bir likör ile sarhoş olmamı engelleyerek kahramanım olan kardeşler kuruyemiş ten recep abiye adanmıştır. 


(jack, ah jack, kokuna kavuştuğuma inanamıyorum)




enstantane;
kadın dikdörtgen salonu ortalayan köşeli kanepenin dik açısına yaslanmış tuşlara dokunuyor, tuşlar orta kare sehpanın üzerinde. 
Sehpada bir ilaç kutusu (dolu merak etme), 3 kumanda (hmm akıllı ev), yırtık sayfaları olan bir defter, acık içindekileri kusmaya meyilli bir cüzdan, britanya şeklinde bardak altlıkları, bir adet tampon, sanatın yeni tarihi kitabı, 3 tane bitik mum, sigaralar küller izmaritler ve boyalar, yanında iki sherlock holmes kitabı


'well, if that's all you have against him' cried  Mc Ginty with a laugh 'you can save yourself a deal of trouble by dropping it right now.'


Kadın yazıyor
sarhos
kalabalık
çoooook yalnız
ama yazıyor, kendisi çok sarhoşken bile çok mantıklı cümleler kurabilmesi ile ünlü..


annesini özlüyor, annesine katlanamıyor


arkadaşlarını özlüyor, hiçbirine tahammulu yok


sevdiğini özlüyor, aslında var olmadığını hatırlıyor






bir şarkı mırıldanıyor sonunu getiremiyor.. 





az önce mikrop pabuçlarını (bilen bilir) duvarlara fırlattı.


kafasının içi radyo gibi, küçük adamlar piyes halinde, hepsi farklı bir senaryo oynuyor, hiçbirinin sonu iyi bitmiyor


sağ ayağını altına alıyor parmaklarını ovuyor.


yorgun


öyle çok sevmek istedi ki


olmuyor müsade etmiyorlar 


hepsinin ruhu sex işçisi


kadın soyunuyor, onlar oynuyorlar


ah ne çok acı var
ne çok


ağlayarak karar veriyor


özgürlüğünü geri aldıracak haberi açık pencereden rüzgara emanet ediyor,


kötü haberlere yerçekimi işlemiyor


hikaye yazmaya karar veriyor


maupassant mı cehov mu diyor..


çehovda karar kılıyor..


köşeye oturuyor, yazmaya başlıyor


Ozcadisi


mayıs sıkıntısı