8 Ekim 2011 Cumartesi

garip




İş bu yazı istiridye adlı hanımın dürtmesi sonrası yaşanan titreyiş ve kendine gelişin bir neticesidir.


ağlayabildiğim zaman ağlamamayı dilerim, ağlayamayınca da şöyle kahrolurcasına ağlasam olur özlemim. gerçekten üzülebilmek bir şeylere, ne bileyim kaybetmeye tahammül edemeyeceğin bir şeylere sahip olmak..


bakalım bu yazının sonunda ağlayabilecek miyim?..


sabah beraber uyandık gülümsedi bana..


aşık olmak öyle sakil ve hiç bir an emin değilsin ya aşık olduğundan o kayıp anına kadar.


aşık olmak öyle saçma.. uyumsuz gerzek çiftleri bir araya getiren, tutku ile gecelerin karışıklaştığı, yastık odanın öbür ucunda uyanılan 


ve narin aslında, çok narin.. inşirahta bir güvercinin kanadından arda kalan gibi.. böyle elini uzatiyorsun.. aptalca, biliyorsun dokunursan havada süzülmenin gereğini bozacaksın, yok elin durmuyor, elin dursa.. bir dursa.. sen de süzülüversen.. olamıyor.. 


ama sen görmüştün özgürlüğü gözlerinde.. uçsuz çayırlar görmüştün, bulutlu, bulutları kararsız bir göğün altında uzanan.. demiştin;


-özgürlük gözlerindir..


ne oldu kırptı mı gözlerini?


ve artık boynundaki ası izi mi aşk? geçmiş olsun.. 


garibim,
ağlama, ölmeyeceksin.. boynunda yaşamın kıyısının izi ile yaşayacaksın..


Sabah uyanacaksın. ilk onu göreceksin, gülümsemesini.. ama gözlerindeki özgürlük senin hastalıklı tutsaklığına dönüşmüş olacak. 


geçecek dememi bekleme, bu gece söz verdim.. yalan söylemeyeceğim.


ama direnme, bırak yaksın, yıksın gitsin..


sen de masum değilsin yeterince, o da değil..


ikinizin de ruhunda başkalarının parmak izleri var..


şuçunuz sabit..


beceremediniz birbirinizi kandırmayı,


yaşayacaksın boynundaki nefesini çalan elleri..


bardağındakini bitir, uyu biraz...


uyu


oz cadısı


cezai ehliyetsiz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder